
12. yüzyıl, Orta Asya’da yerleşik düzenlerin altüst olduğu ve güç dinamiklerinin hızla değiştiği çalkantılı bir dönemdi. Kara-Hıtan’ın işgali ve Harezm Hanlığı’nın ortaya çıkışı, tartışmasız bu dönemin en önemli olayları arasındaydı. Bölgedeki en köklü Türk-İslam devletlerinden biri olan Karahanlı Devleti’nin çöküşü ve çöküşü, bu karmaşık süreçle yakından ve doğrudan ilişkiliydi. Doğudan gelen ve kendilerine özgü bir kültürel geçmişe sahip olan Kara-Hıtanlılar, siyasi düzeni kökten değiştirdiler. Harezmliler, bu huzursuzluktan stratejik olarak yararlanarak bölgenin yeni ve güçlü hükümdarları olarak kendilerini kabul ettirmek için önemli adımlar attılar. Karahanlı Devleti’nin çöküşü, Katvan Muharebesi’nin yıkıcı etkileri, Kara-Hıtan işgalinin dönüm noktası ve Harezmlilerin bu dönemde güçlü bir güç olarak yükselişi, bu makalede ayrıntılı olarak incelenecektir.

On birinci yüzyıla gelindiğinde, Karahanlı Devleti ciddi bir gerileme dönemine girmiş ve uzun zaman önce eski önemini kaybetmişti. Devletin Doğu ve Batı Karahanlılar olarak ikiye bölünmesi, siyasi bir bölünmenin yanı sıra askeri ve ekonomik kaynakların da bölünmesine yol açtı. Bu ayrılık sonucunda merkezi otorite onarılamaz bir şekilde güç kaybetti. Verimli ve askeri açıdan önemli bir bölge olan Maveraünnehir’i yöneten Batı Karahanlılar İmparatorluğu, devam eden hanedan anlaşmazlıkları ve komşu ülkelerden gelen artan baskılar nedeniyle harap oldu. O dönemde şüphesiz bölgenin baskın gücü olan Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Karahanlıları bir vasal devlet konumuna düşürdü. Sultanlar Melikşah ve Sencer komutasındaki Karahanlılar, Selçukluların siyasi nüfuzunu fark etti ve onlara aylık haraç gönderdi. Karahanlıların kendi ordularını ve ekonomik ilerlemelerini sürdürme kapasiteleri bu bağımlılık nedeniyle ciddi şekilde engellendi. Devlet, Selçuklu baskısı ve iç çekişmelerle boğuşsa bile, doğudan gelecek ve bölgenin bütün dengelerini altüst edecek yeni tehdidin boyutunu öngörememişti.

Aslen Kuzey Çin kökenli olan Kara-Kitanlar, Kitan kökenli göçebe bir gruptu. Jurchenler onları eski vatanlarından kovduğunda, yeni bir vatan arayışıyla batıya doğru büyük bir göç başlattılar. Disiplinli ve savaşçı Kara-Kitanlar, Yeh-lü Ta-şi liderliğinde kısa sürede Orta Asya’da güçlü bir güç haline geldiler. Kara-Kitanlar, kendilerine karşı ayaklanan Karluklarla yaşadıkları bir çatışmanın ardından Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’den yardım isteyince kriz patlak verdi. Ancak bu yardım çağrısı, bölgenin kaderini kökten değiştirecek bir çatışmanın kapısını açtı. Selçuklular ve onlara bağımlı Kara-Kitanlar, 1141 yılında Semerkant yakınlarındaki Katvan bozkırında Kara-Kitanlar ile Sultan Sencer liderliğindeki on binlerce kişilik büyük bir Selçuklu ordusu arasında yapılan savaşta kesin ve kesin bir yenilgiye uğradılar. Kara-Kitan taarruzunun son ve nihai aşaması bu muharebeydi. Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Maveraünnehir’deki yüzyıllık hakimiyeti, “yenilmez” güçlerinin gizemini de yıkan Katvan’daki yıkıcı yenilgiyle ani bir şekilde sona erdi. Batı Karahanlı Devleti, en büyük savunucusunu kaybedip yüklü miktarda yıllık haraç ödemek zorunda kaldıktan sonra Kara-Hitler’in vasal devleti haline geldi. Bu durum, geri dönülmez bir şekilde gerilemesini ve çöküşünü hızlandırarak Kara-Hitler’in çöküşünün yolunu açtı.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Katvan Savaşı’nda aldığı tarihi yenilgi, bölgede devasa bir güç boşluğu yarattı. Bu boşluktan en çok faydalanan ve onu en akıllıca dolduran devlet ise Selçukluların bir diğer vasalı olan Harzemşahlar oldu. Harzemşahlar, başlangıçta Harezm bölgesini yöneten Selçuklu valileri iken zamanla güçlenerek yarı bağımsız, hatta bağımsız bir politika izlemeye başlamışlardı. Karahıtayların bölgeye gelişi, Harzemşahlar için bir tehdit olduğu kadar aynı zamanda eşsiz bir fırsattı. Karahıtaylar, fethettikleri toprakları doğrudan yönetmek yerine yerel hanedanları vergiye bağlayarak dolaylı bir kontrol sistemi kurmayı tercih ediyordu. Bu esnek politika, Harzemşahların bir yandan Karahıtaylara vergi ödeyerek onların gazabından korunmasına, diğer yandan da kendi topraklarını güneye ve batıya doğru genişletmesine olanak tanıdı. Atsız, İl Arslan ve Tekiş gibi yetenekli Harzemşah hükümdarları, hem Karahıtaylarla diplomatik dengeyi korudu hem de korumasız kalan zayıflamış Karahanlı topraklarını yavaş yavaş ele geçirdi. Karahanlı Devleti‘ne son darbeyi vuran ise imparatorluk hayalleri kuran Sultan Alaeddin Muhammed oldu. 1212 yılında son Karahanlı merkezi olan Semerkant’ı ele geçirerek son Batı Karahanlı hükümdarı Osman Han’ı öldürdü ve asırlık Karahanlı Devleti‘ne resmen son verdi. Böylece Harzemşahların yükselişi, kaçınılmaz bir şekilde Karahanlı Devleti’nin yıkılışı pahasına tamamlanmış ve Orta Asya’da yeni bir dönem başlamış oldu.
Karahıtay İstilası ve Harzemşahların Yükselişi: Karahanlı Devleti’nin Zayıflaması ve Yıkılışı
Yorum Yaz